ÜNLÜ & Co Araştırma Birimi, bankacılık sektörü hakkında kapsamlı bir analiz raporu yayınladı. Rapora göre Türk bankacılık sektörü, 2024–2025 döneminde alışılmışın dışında bir kârlılık kompozisyonu yaşadı. Enflasyona endeksli menkul kıymetlerin güçlü katkısı, bankaların kârlarını yukarı taşıyan en önemli faktörlerden biri oldu. Ancak 2026’ya yaklaşırken tablo değişiyor.
Önümüzdeki dönemde bankaların performansını belirleyecek ana unsur, enflasyon gelirleri değil, fonlama yapıları ve müşteri bazlı marj yaratma kabiliyeti olacak.
Piapiri yatırım hesabını hemen aç, piyasanın piri sen ol!
Hesap Aç2026’da Bankacılık Sektörünü Şekillendirecek Ana Dinamikler
- TCMB’nin 2025’te toplam 950 baz puanlık faiz indirimi sonrası politika faizinin %38’e gerilemesi, 2026’da ise daha ölçülü bir patikayla %30 seviyesine inmesi bekleniyor. Bu durum, bankalar için ani bir marj sıçramasından ziyade zamana yayılmış bir toparlanmaya işaret ediyor.
- Enflasyon tarafında düşüş devam etse de, bu gerileme geçmiş yıllardaki gibi bankacılık kârlarını otomatik olarak yukarı taşıyan bir etki yaratmıyor. TÜFE’nin 2026 sonunda %23 civarına inmesiyle, enflasyona endeksli menkul kıymetlerin kârlılığa katkısı belirgin şekilde azalıyor.
- Sektör, enflasyon gelirlerine dayalı kârlılık yapısından uzaklaşıp kredi–mevduat makasına dayalı daha “klasik” bankacılığa geri dönüyor. Bu geçiş süreci, kârlılığın daha kırılgan ama daha sağlıklı temellere oturmasına neden oluyor.
- Marj toparlanması hâlâ önemli bir katalist olsa da, faiz indirimlerinin yavaşlaması nedeniyle bu iyileşmenin 2026’nın ilk yarısından ziyade yılın ikinci yarısında daha belirgin hale gelmesi bekleniyor.
- TL para piyasası fonlamasını daha yoğun kullanan bankalar, mevduat faizlerinin gecikmeli yeniden fiyatlanması sayesinde marj toparlanmasında görece avantajlı bir konumda bulunuyor.
- Kredi riski maliyetinin 2026’da da yüksek seyretmesi bekleniyor. Yeni takipteki kredi girişleri, tahsilat süreçlerindeki yavaşlama ve kredi portföyünün yaşlanması, bankaların karşılık giderlerini yukarı çekiyor.
Makro Çerçeve: Faizler Düşüyor Ama Yavaş
TCMB’nin 2025 yılı boyunca toplam 950 baz puanlık faiz indirimiyle politika faizinin yıl sonunda %38 seviyesine geldiğini görüyoruz. Önümüzdeki döneme ilişkin beklenti ise daha temkinli. 2026 sonunda politika faizinin %30 seviyesine gerilemesi öngörülüyor. Bu da önceki daha agresif indirim senaryolarına kıyasla daha yumuşak ve zamana yayılmış bir faiz patikasına işaret ediyor.
Bu görünüm, bankalar açısından önemli bir mesaj veriyor: 2026’da net faiz marjlarında ani ve sert bir sıçrama beklemek gerçekçi değil. Bunun yerine, marjların çeyrekler boyunca yavaş yavaş toparlandığı bir dönem söz konusu.
Enflasyon tarafında da benzer bir normalleşme öngörülüyor. Manşet TÜFE’nin 2024’teki %44,4 seviyesinden 2025 sonunda %31’e, 2026 sonunda ise %23 civarına gerilemesi bekleniyor. Bu da bankaların enflasyona endeksli tahvillerden elde ettiği katkının giderek azalacağı anlamına geliyor.
Kârlılıkta Dönüşüm: Enflasyon Gelirlerinden Gerçek Bankacılığa
ÜNLÜ & Co Araştırma Ekibinin raporuna göre bankacılık sektöründe kârlılık, 3 ana eksende şekilleniyor:
- İlk olarak müşteri odaklı marj toparlanması öne çıkıyor. Bankaların kredi fiyatlaması ile mevduat maliyetleri arasındaki dengeyi ne kadar hızlı ve ne kadar verimli yönettiği, kârlılık açısından kritik hale geliyor.
- İkinci olarak ücret ve komisyon gelirleri büyümeye devam etse de önceki yıllara kıyasla daha ılımlı bir tempo bekleniyor.
- Üçüncü ve en önemli başlıklardan biri ise aktif kalitesi. Tahsilat süreçlerindeki yavaşlama ve kredi portföyünün yaşlanması, sektör genelinde risk maliyetini yukarı çekiyor.
Bu çerçevede özel bankalar, daha güçlü sermaye yapıları ve esnek fonlama imkanları sayesinde görece avantajlı bir konumda bulunurken kamu bankaları kredi riski ve sınırlı sermaye tamponları nedeniyle daha zorlu bir tabloyla karşı karşıya.
2026’da Marjları Kimler Toparlayabilir?
2024’te yaşanan marj daralmasının ardından, 2025 ve 2026 döneminde marj genişlemesi hâlâ sektör için en önemli katalistlerden biri. Ancak faiz indirimlerinin daha yavaş gerçekleşecek olması, bu toparlanmanın da zamana yayılacağı anlamına geliyor.
Güncel beklentilere göre, swap maliyetlerine göre düzeltilmiş net faiz marjlarında 2025’te yaklaşık 155 baz puan, 2026’da ise 120 baz puanlık bir iyileşme öngörülüyor. Bu toparlanmanın zirveye ulaşmasının ise önceki beklentilerin aksine 2026’nın ilk yarısı değil, üçüncü çeyreği civarında gerçekleşmesi bekleniyor.
Bu noktada fonlama yapısı belirleyici hale geliyor. TL para piyasası fonlamasını daha yüksek oranda kullanan bankalar, mevduat faizlerinin daha geç yeniden fiyatlanması sayesinde marj toparlanmasını rakiplerine göre daha erken hissedebiliyor. Bu fark, 2026 performans ayrışmasının ana nedenlerinden biri olabilir.
Kredi Riski: Görmezden Gelinemeyecek Bir Baskı
2026’ya dair en dikkat çekici risk başlıklarından biri kredi riski maliyeti. 2025 için %1,8 seviyesinde öngörülen kredi riski maliyetinin, 2026’da da aynı seviyede kalacağı tahmin ediliyor. Daha önce daha iyimser olan beklentilerin yukarı yönlü revize edilmesi, sektör için net bir uyarı niteliği taşıyor.
Bu artış; yeni takipteki kredi girişleri, tahsilat performansındaki yavaşlama ve kredi portföyünün yaşlanması gibi faktörlerden kaynaklanıyor. Kısacası, kârlar artsa bile bankaların daha fazla karşılık ayırmak zorunda kalacağı bir döneme giriliyor.
Kâr Tahminleri Neden Aşağı Revize Edildi?
Tablo doğrultusunda sektör geneline yönelik 2025 ve 2026 kâr tahminleri sırasıyla %7 ve %11 aşağı çekilmiş durumda. Bunun temel nedenleri arasında daha temkinli marj beklentileri, faaliyet giderlerindeki artış, aktif kalitesindeki bozulma riski ve güncellenen makro varsayımlar yer alıyor.
2025 yılı için komisyon gelirleri artış beklentisi yukarı revize edilse de faaliyet giderlerindeki yükseliş bu katkının bir kısmını dengeliyor. 2026’da ise marjlar iyileşmeye devam etse bile, artan kredi riski maliyeti ve gider baskısı kâr artış hızını sınırlıyor.
Hangi Bankalar Öne Çıkıyor?
Bu ortamda yatırımcılar için seçici davranmak her zamankinden daha önemli. Akbank ve Yapı Kredi, fonlama maliyetlerindeki iyileşmeyi rakiplerine göre daha hızlı yansıtma potansiyeline sahip bankalar olarak öne çıkıyor. Güçlü mevduat tabanı ve dengeli bilanço yapıları, bu bankaları 2026’ya girerken avantajlı bir konuma taşıyor.
ÜNLÜ & Co Araştırma Ekibi; Garanti BBVA, İş Bankası, TSKB ve VakıfBank için “Al” tavsiyesini koruyor. Buna karşılık Halkbank için görünüm zayıflamış durumda. Artan kredi riski ve baskı altındaki kârlılık nedeniyle tavsiye “Sat” seviyesine çekilmiş bulunuyor.
Değerlemeler Ne Söylüyor?
Bankacılık endeksi, 1 yıl ileriye dönük tahminlere göre yaklaşık 2,6x F/K ve 0,6x PD/DD çarpanlarıyla işlem görüyor. Bu seviyeler hem tarihsel ortalamalara hem de gelişmekte olan ülke bankalarına kıyasla belirgin bir iskonto içeriyor. MSCI Gelişmekte Olan Ülkeler bankalarına göre PD/DD iskontosu yaklaşık %43 seviyesinde.
Son aylarda faiz eğrisindeki daralmaya paralel olarak bankacılık hisselerinde güçlü bir toparlanma görülmüş olsa da değerlemeler hâlâ orta vadeli potansiyelin tamamen fiyatlandığını göstermiyor.
2026, Türk bankacılık sektörü için ne altın çağ ne de karanlık bir dönem olacak. Enflasyon destekli kârlılık yerini, daha gerçekçi ve daha zor bir bankacılık ortamına bırakıyor. Marjlar toparlanıyor ama yavaş; riskler azalmak yerine şekil değiştiriyor.
Bu ortamda kazananlar, fonlama yapısını iyi yöneten, kredi riskini kontrol altında tutan ve gider disiplinini koruyabilen bankalar olacak. Yatırımcılar için ana mesaj net: sektör genelinden ziyade, banka bazlı seçici olmak artık bir tercih değil, zorunluluk.
Raporun tümüne buradan ulaşabilirsiniz: ÜNLÜ & Co – Türk Bankacılık Sektörü Raporu