Piyasa riski, yatırımcılara yüksek getiri fırsatları sunabilse de aynı zamanda büyük kayıplar yaşama ihtimalini de içinde barındırır. Ayrıca risk; yalnızca belirli bir sektöre ya da şirkete özgü değildir, küresel piyasaların genel dinamiklerinden kaynaklanır.
Yazımızda piyasa riski kavramına yakından baktık.
Piyasa Riski Ne Demek?
Piyasa riski, finansal varlıkların değerlerinde piyasalardaki dalgalanmalar nedeniyle meydana gelen değişikliklerden kaynaklanan riski ifade eder. Bu dalgalanmalar, ekonomik, politik veya çevresel faktörlerden etkilenebilir ve yatırımcıların portföy değerlerinde ani artışlar veya düşüşler yaşamasına yol açabilir.
Yatırım araçları arasında hisse senetleri, tahviller, emtialar ve dövizler yer alır. Bu varlıklar piyasa riskine maruz kalarak fiyatlarında önemli değişimler gösterebilir.
Piyasa riski, yatırımcıların tüm portföylerine yayılan bir risk türü olarak tanımlanabilir. Örneğin, ekonomik bir durgunluk, sektörel bir kriz veya global bir olay, tüm piyasaları etkileyebilir ve birçok farklı varlık türünde değer kaybına yol açabilir. Bu tür bir durumda, ne kadar çeşitli yatırım yaparsanız yapın, piyasaların genel durumu sizi etkiler.
Piyasa Riski Çeşitleri
- Hisse Senedi Riski: Hisse senetlerinin fiyatlarında meydana gelen dalgalanmalar sonucu ortaya çıkar. Şirketlerin finansal durumu, sektörel gelişmeler veya genel ekonomik koşullar gibi birçok faktör hisse senedi fiyatlarını etkileyebilir.
- Tahvil Riski: Tahvillerin değerlerinde, piyasa faiz oranlarındaki değişiklikler veya ihraç eden kurumun mali durumu gibi sebeplerle oluşan dalgalanmalar sonucu meydana gelir.
- Faiz Oranı Riski: Faiz oranlarının yükselmesi ya da düşmesi, genellikle sabit getirili yatırım araçlarının değerinde değişimlere neden olur. Faiz oranları arttığında, tahvillerin fiyatları düşme eğilimindedir ve bu da faiz oranı riskini doğurur.
- Döviz Kuru Riski: Döviz kurlarında meydana gelen dalgalanmaların bir yatırımın değerini etkilemesiyle ortaya çıkar. Özellikle farklı para birimlerine yatırım yapan yatırımcılar için önemli bir risktir.
- Emtia Fiyat Riski: Altın, petrol, tarım ürünleri gibi emtiaların fiyatlarında yaşanan dalgalanmalar sonucu oluşur. Bu fiyat değişiklikleri, arz-talep dengesindeki değişiklikler, jeopolitik olaylar veya doğal afetler gibi birçok faktörden kaynaklanabilir.
Piyasa Risk Kuralı Nedir?
Finansal başarı yolunda, piyasa riskini yönetmek ve fırsatları en iyi şekilde değerlendirmek için izlenmesi gereken temel prensiplerden biri piyasa risk kuralıdır. Kural, yatırımcıların ve finans profesyonellerinin, piyasa dalgalanmalarına karşı hazırlıklı olmalarını ve risklerini minimize etmelerini sağlayan strateji olarak değerlendirilebilir.
Genel olarak piyasa risk kuralı kapsamında sayılabilecek hususlar şunlardır:
- Birinci adım, portföy çeşitlendirmesidir. Çeşitlendirme, yatırımcıların varlıklarını farklı sektörler, coğrafi bölgeler ve varlık sınıfları arasında dağıtarak riski yaymalarını sağlar.
- Diğer önemli bir prensip, risk-getiri dengesidir. Yatırımcılar, elde etmek istedikleri kazanç ile kabul edebilecekleri risk düzeyi arasında sağlam bir denge kurmalıdır.
- Yatırımcıların portföylerini düzenli olarak gözden geçirmeleri ve piyasa gelişmelerini yakından takip etmeleri gereklidir. Ekonomik koşullar hızla değişebilir ve piyasa trendleri beklenmedik şekilde dalgalanabilir. Bu yüzden portföyde gerekli güncellemeleri yapmak ve stratejileri sürekli revize etmek, uzun vadeli başarı için hayati önem taşır.
Piyasa Risk Ölçümünde Hangi Model Kullanılır?
Piyasa riskinin yönetimi, finansal başarı için kritik öneme sahiptir. Bu nedenle yatırımcılar ve finansal kurumlar, potansiyel kayıpları ölçmek ve değerlendirmek için çeşitli modeller kullanırlar. Aşağıda piyasa riskini ölçmek için yaygın olarak kullanılan başlıca modelleri bulabilirsiniz.
VaR (Value at Risk)
Belirli bir zaman diliminde, belirli bir olasılık seviyesinde ne kadar kayıp yaşanabileceğini tahmin eden bir risk ölçüm modelidir. VaR, yatırım portföylerinin maksimum potansiyel kaybını belirleyerek yatırımcıların risk toleransını ölçmesine yardımcı olur.
Örneğin; bir yatırım bankası elindeki 1 milyar TL değerindeki portföy için 1 aylık bir zaman diliminde %95 güven seviyesinde VaR hesaplaması yapıyor diyelim. Hesaplamalar sonucunda bankanın VaR değeri 50 milyon TL çıkıyor. Bu hesaplama, %95 olasılıkla portföyün 1 ay içinde en fazla 50 milyon TL kaybedebileceği anlamına gelir.
Monte Carlo Simülasyonları
Monte Carlo simülasyonları, farklı senaryoları ve olasılıkları simüle ederek portföylerdeki riskleri modellemeyi sağlayan bir tekniktir. Bu simülasyonlar, çok sayıda rastgele senaryo oluşturarak olası sonuçları ve riskleri test eder.
Örnek olarak bir yatırımcının hisse senedi ve tahvil karışımından oluşan bir portföyün getiri ve risklerini analiz etmek için Monte Carlo simülasyonu kullandığını varsayalım. Simülasyonda portföyün önümüzdeki 1 yıl boyunca nasıl performans gösterebileceğine dair binlerce rastgele senaryo oluşturuluyor.
Bu senaryolar, faiz oranları, hisse senedi fiyatları ve ekonomik göstergelerin değişmesi durumunda portföyün nasıl tepki vereceğini gösteriyor. Yatırımcı, bu simülasyonlarla en kötü, en iyi ve ortalama durumları analiz ederek risklerini yönetebilir.
GARCH (Generalized Autoregressive Conditional Heteroskedasticity)
GARCH modeli, finansal piyasalardaki volatiliteyi modellemek için kullanılır. Özellikle zaman içinde değişen volatiliteyi göz önünde bulundurur ve geçmiş fiyat hareketlerine dayalı olarak gelecekteki riskleri tahmin etmeye yardımcı olur. GARCH, volatilitenin zamanla değişebileceğini ve riskin dönemsel olarak artıp azalabileceğini göz önüne alarak piyasa riski ölçümünde etkili bir yöntemdir.
Örneğin bir hedge fonu ABD hisse senedi piyasasındaki fiyat volatilitesini tahmin etmek için GARCH modelini kullanıyor. Geçmişteki volatilite verilerini kullanarak gelecekteki piyasa oynaklıklarını tahmin ediyor.
GARCH modelinin sonuçlarına göre fon, volatilitenin artacağı bir döneme gireceğini öngörerek risk azaltıcı önlemler alabilir. Mesela portföydeki bazı hisse senetlerini satarak tahvillere yatırım yapabilir.
Historical Simulation (Tarihsel Simülasyon)
Tarihsel simülasyon modeli, geçmiş piyasa verilerini kullanarak portföyün gelecekteki olası performansını tahmin etmeye dayanır. Bu model, geçmişte meydana gelen piyasa hareketlerini analiz ederek yatırımcılara belirli bir zaman diliminde olası kayıplar hakkında bilgi sağlar.
Örnek olarak bir emeklilik fonu, piyasa riski yönetmek için son 10 yılın piyasa verilerini kullanarak tarihsel simülasyon yapıyor. Fon yöneticisi; geçmiş piyasa çöküşleri, krizler ve toparlanma dönemlerini analiz ederek portföyün bu senaryolar altında nasıl performans gösterdiğini inceliyor.
Tarihsel simülasyon, 2008 finansal krizi sırasında portföyün %30 değer kaybettiğini gösteriyor, bu da benzer bir durumda potansiyel kayıpların nasıl olabileceği konusunda bilgi sağlıyor.
Covariance Matrix Approach
Covariance Matrix yaklaşımı, bir portföydeki varlıkların birbirleriyle olan korelasyonunu göz önüne alarak riskin nasıl dağıldığını ölçer. Varlıkların fiyatlarının birlikte hareket etme eğilimlerine dayanan bu model, yatırım portföyündeki toplam riski anlamak ve çeşitlendirme stratejileri geliştirmek için kullanılır.
Örneğin bir portföy yöneticisi hisse senedi ve tahvillerden oluşan bir portföydeki varlıkların birbirleriyle olan ilişkisini analiz etmek için kovaryans matrisi kullanıyor. Varsayalım ki portföydeki A şirketinin hisse senedi ile B şirketinin tahvili arasında negatif bir korelasyon olduğu bulunuyor. Yani A şirketinin hisseleri düştüğünde, B şirketinin tahvilleri değer kazanıyor. Yöneticinin bu bilgiyi kullanarak portföyü çeşitlendirmesi ve genel riski azaltması mümkün.
Finansal Risk Türleri Nelerdir?
Finansal riskler, bir işletmenin veya yatırımcının finansal hedeflerine ulaşamama olasılığını ifade eder ve çeşitli faktörlerden kaynaklanabilir. Bu risklerin yönetimi, kurumların sürdürülebilirliğini ve büyümesini sağlamada kritik bir rol oynar.
Finansal riskler arasında sayılabilecek başlıca başlıklar şunlardır:
- Operasyonel Risk: Bir şirketin günlük operasyonlarını sürdürürken karşılaştığı hatalar, yetersiz süreçler, insan hataları, teknolojik arızalar veya dış olaylardan kaynaklanabilir. Örneğin, bir IT sisteminin çökmesi, önemli bir operasyonel risktir.
- Likidite Riski: Bir şirketin veya yatırımcının kısa vadeli yükümlülüklerini karşılamak için yeterli nakit akışına sahip olmaması durumunda ortaya çıkar. Özellikle ödeme yapamama durumlarında ciddi finansal problemlere yol açabilir.
- Faiz Oranı Riski: Faiz oranlarındaki değişikliklerin, bir işletmenin borçlanma maliyetleri üzerinde yaratacağı etkidir. Faiz oranları yükseldiğinde borçlanma maliyetleri artar, bu da kârlılığı düşürebilir. Özellikle borçla finanse edilen şirketler için önemli bir risktir.
- Döviz Kuru Riski: Bir yatırımcının döviz kurlarındaki dalgalanmalardan etkilenme riski olarak tanımlanır. Özellikle uluslararası ticaret yapan veya farklı para birimlerinde gelir-gider kalemleri olan şirketler ve yatırımcılar bu riske daha fazla maruz kalır.
- Reputasyonel Risk: Bir şirketin itibarını zedeleyebilecek olaylar veya durumlar reputasyonel risk olarak tanımlanır. Örneğin; etik olmayan davranışlar, kötü müşteri hizmetleri veya çevreye zarar veren uygulamalar bu riski artırabilir.
Likidite Riski Nasıl Hesaplanır?
Likidite riski, bir varlığın veya şirketin kısa vadeli yükümlülüklerini karşılamak için yeterli likiditeye sahip olup olmadığını anlamayı sağlar. Bu riski hesaplamak, işletmenin veya yatırımcının nakit akışını yönetme kapasitesini değerlendirmek açısından kritik bir öneme sahiptir.
Likidite riskini hesaplamaya başlamadan önce nakit ve nakit benzeri varlıkların belirlenmesi gerekir. Nakit ve kolayca nakde çevrilebilecek varlıklar, bu hesaplamada önemli bir rol oynar. Ayrıca kısa vadede ödenmesi gereken borçlar ve finansal yükümlülükler de dikkate alınmalıdır. Bu borçlar arasında ticari borçlar, ödenmesi gereken krediler ve diğer yükümlülükler yer alır.
Likidite oranını hesaplamak için basit bir formül kullanılabilir:
- Likidite Oranı = Nakit ve Nakit Benzeri Varlıklar / Kısa Vadeli Borçlar
Yüksek bir likidite oranı, şirketin borçlarını zamanında ve rahatça ödeyebileceğini ifade ederken düşük bir oran likidite sıkıntısına işaret edebilir. Ancak hesaplama sırasında varlıkların piyasa koşulları, değeri ve talep durumu gibi unsurlar da göz önünde bulundurulmalıdır. Bu faktörler likidite riskinin daha net bir şekilde anlaşılmasını sağlar.